Herkese hak verdiğin de olur, hiçkimseyi dinlemeyip burnunun dikine gittiğin de... Rehberin tecrübe de olabilir, kitaplar da, annelik içgüdüsü de... Bunlar çoğunlukla birbiri ile yarışır. Ruh durumuna göre bazen birisi pekala geçer akçe olurken, diğerleri tü kaka olabilir. Fakat genelde kazanan hep annelik içgüdüsü olur. Çünkü diğer ikisi, görünmeyen, bilinmeyen metafizik dünyayı açıklamakta yetersiz kalırlar ;)
Yavru söz konusu olduğunda, kendini herşeye yeten, güçlü bir panter gibi hissedersin. Aynı zamanda yufka yürekli, zayıf ve güçsüz... Kalbin hemen kırılabilir de, yüzünde gülücükler de açabilir birden. Gün boyu koruduğun enerji, akşam yavruyu yatağına yatırıp yetişkin dünyasına geçtiğinde, birden poffff diye söner. Balkabağına dönersin, hem de gece yarısı bile olmadan.
Aslında annelik, içinde zaten var olan duyguları son doz yaşatan uç bir duygu durumu. Tüm duyguların şevke gelip tümden coştuğu, her duygunun borusunun öttüğü, çok sesli bir orkestra. Bir tür aşk... İnsanı yoğuran, pişiren ve dönüştüren, her aşkta olduğu gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder